Milyonluk Arşiviyle Beyazıt Kütüphanesi, İstanbul'un Bilinmeyen Hazinesi

Yeniden merhaba! Artık bu bloğun oluşturulmasının asıl amacı olan kütüphane projesinin kütüphanelerle ilgili ilk yazısını yazmanın vakti geldi. Bu ilk yazım şu ana kadar gezdiğim dört kütüphaneden en beğendiğim hakkında olacak: "Beyazıt Kütüphanesi". Gezdiğim diğer kütüphaneler ise Kadıköy, Özgen Berkol Doğan ve Fransız Sarayı kütüphaneleri. Onların yazıları da sömestr tatili bitene kadar burada yayınlanmış olacak. Her neyse, biz ana konumuza geri dönelim. Öncelikle neden bu kütüphaneyi diğerlerinden daha çok sevdiğimi anlatayım. Aslında birden fazla sebep var ancak sanırım en baskın olanı neredeyse bir milyon eserle en büyük arşive ev sahipliği yapması ( evet, yanlış okumadınız ). Son yüzyılda, hatta daha da eskiden beri Türkiye toprakları içerisinde yayınlanmış her kitap, gazete, dergi, aklınıza yazılı kaynak olarak ne geliyorsa hepsi elinizin altında. İşte bunu kavramanın zorluğu bile bir ayrı hoş geliyor insana.
Bir başka sebep olarak aklıma bu kütüphaneyi projeye katılan tüm öğrenciler ve öğretmenlerimiz olarak topluca gezmiş olmamız geliyor, o şaşkınlığı hepimiz aynı anda yaşamış olduk ve arşivde gezerken gördüklerimiz hakkında fikir alışverişi yapma fırsatı bulduk.
Kütüphane hakkında genel bilgileri ele alalım biraz da. Oraya giden bir insanın fark edeceği ilk değişiklik, gariplik ortalıkta kitap olmaması olurdu. Aklınıza kitapsız bir kütüphane getirmek ne kadar zor değil mi? Burası öyle bir yer işte, bir derleme kütüphanesi. Normal bir ziyaretçinin gidebileceği yerlerde bulundurulan bir kitap dahi yok. Hepsi arşivde tutuluyor. Buna da arşiv deyip geçmeyin, bünyesinde sekiz kat dolusu yazılı eser var. Siz bu eserlere ancak kütüphaneciler aracılığıyla ulaşabiliyorsunuz; istek formunuzu doldurduktan ve kimliğinizi teminat olarak teslim ettikten hemen sonra kitaplarınız elinizde oluyor. Tabi bir başka mesele daha var, eserleri ödünç almak yasak, kaynaklar ancak ve ancak kütüphanenin geniş çalışma odalarında kullanılabiliyorlar. Eğer her sayfayı tek tek kopyalayabilir ya da fotoğraflayabilirim diyorsanız orası başka tabi, bunu yapmakta özgürsünüz. Yazıma son noktayı koymadan önce size son bir tavsiyede bulunmak istiyorum. Eğer bir gün olur da kendinizi Beyazıt Kütüphanesi'nde bulursanız, bizim yapmış olduğumuz gibi 11 Kasım 1938'e ait bir gazete isteyin, zira beni en derinden etkileyen bu olmuştu. Aslında ben bir daha gidecek olsam Ata'mızın vefatındansa Kurtuluş Zaferi'miz veya TBMM'nin açılışı gibi, iç karartıcı yerine, iç açıcı bir olay hakkında yapılmış haberleri incelemek isterdim. Size yaptığım tavsiyeyi de bu yönde değiştirsem daha iyi olacaktır. Bu yazıyı okumaya ayırdığınız zaman için sizlere teşekkür ederim. Bugünkü yazım burada son buluyor. Ama sizin yerinizde olsam sayfadan çıkmadan önce aşağıdaki fotoğraflara bir göz atardım :)


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Tarihi Binasında Özgen Berkol Doğan Kütüphanesi

İstanbul Boğazı Kıyısından Eleştirel Bir Yazı