Mersin 15 Tatil 2017

Yeniden merhabalar efendim, görüşmeyeli uzun zaman oldu. Bugün geçirdiğim bir tatil üzerine malesef kısaca konuşacağım. Bloğu takip edenler bilirler, pek kısa yazmayı sevmem. Bu seferki konu beni zor duruma sokuyor, zira bir önceki yazıma çok benzer bir konu. Bu arada, bahsettiğim tatil sömestir tatili. Bu tatilde sanırım ilginç olan tek şey Mersin yolculuğu oldu. İstanbul'da geçirdiğim zamanda ya ödev yaptım ya da dinlendim, zaten havalar kötüydü, spor yapmak da istemedi canım. Tabii aslında en önemli olay tam tatilden önceki son günün yani karne gününün sabahı ablamı yolcu etmiş olmam. Kendisi Amerika Birleşik Devletleri'nde okuyor ve Türkiye'ye yılda iki kere geliyor: Kışın bir ay ve yazın iki aylığına. Onu gerçekten çok özlüyorum. Ama bu belki de bir başka yazının konusu olacak, şimdiden malzememi bitirmeyeyim, ana konuya gelelim.

Mersin'e olan yolculuğumuz 21 Ocak günü sabah saatlerinde başladı. Benim ısrarlarım üzerine alışılagelmiş bir şekilde otoyoldan değil, devlet yolundan gittik. Normalde hız yapmak daha kolay olduğu için TEM'i yani otoyolu tercih ederdim. Ancak kış lastiklerimiz 210'dan hızlı gidemiyor. Limitimiz bu kadar düşükken bir başka arabayla tempolu gidemezdik, bizi geçerdi. Ben de E-5'den güzel manzaralar içinde, TEM 'de olacağa kıyasla daha yavaş yapılacak bir yolculuğu tercih ettim. Üstelik marifet boş ve geniş yolda hız yapmakta değil, dar ve kalabalık yolda hız yapmaktadır. İstanbul Ankara arası en az hasarla atlatıldı dersem yalan olur. Bir kuş çarpması sonucu sağ aynamız kırıldı. Ama yerine yeniden taktık ve o günden bugüne bizi idare etmeyi başardı. Tam 30 gün boyunca, hala da ediyor. Ankara Mersin arası kısım ise, çok daha hızlı geçti. Buna yardımcı
 olduğu için 68 DP 756 plakalı Volkswagen Golf Mark 5 R' a teşekkür ederim, aynadan bakınca güzel görünüyordu, anlarsınız ya 😈. Biz bu tempoyla Aksaray'a kadar geldik. Sonrası da güzel geçti. Bir tek Ulukışla taraflarında bir polis cezası yedik. Aynı anda hem hatalı sollama hem hız hem de telefon görüşmesi yaparken yakalandık, ama sadece hız cezası yazdılar. Sonrasında ise Tarsus duraklamalı


olarak Mersin'e sağ sağlim ulaştık. Tarsus duraklamasını düşündükçe ağzım sulanıyor. Hayatımda yediğim en güzel kebabı yedim orada. Azıcık midenize düşkünseniz, yolunuz düşerse demeyeceğim, yolunuzu bir şekilde düşürtün, Kebapçı Eyüp Usta'ya bir uğrayın, pişman olmazsınız. Yolculuk günü başka hiçbir şey yapmadık. Mersin'de planlandan bir gün daha az olmak üzere 3 gün kaldık, bu üç günü fotoğraflarla özetliyorum.

 



Bisiklet Kirala:











Kayalara tırmanıp sahile vuran dalgaları izle  :








Müftü Deresi'nin deltasında Toroslar'dan gelen buz gibi suyu izle :




















Haberi olmadan dedenin Atatürk'e benzeyen bir fotoğrafını çek:























Ve Mersin bu kadardı. Kabul ediyorum, çok bir şey yok ama benim için memleketim hep dünyanın en özel ve güzel şehri olarak kalacak. Bir de kurutulan nehirleri, yakılan ormanları, doldurulan cennet gibi koyları, trol sistemiyle veya dinamitle avlanmadan artık kurumuş kaplumbağa cenneti Boğsak koyu, kanalizasyon atığıyla mahvedilmiş o bir zamanların turkuvaz  rengiyle meşhur Susanoğlu Plajı,   şimdi bir nükleer santral projesiyle mahvedilen o cennet parçası, balıkçıların gözdesi, babamın çocukluk anılarına tanıklık eden, ona yüzmeyi öğreten Akkuyu geri gelse ve en önemlisi insan kalitesi eski haline dönse, daha da iyisi olamaz benim için.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Tarihi Binasında Özgen Berkol Doğan Kütüphanesi

İstanbul Boğazı Kıyısından Eleştirel Bir Yazı

Milyonluk Arşiviyle Beyazıt Kütüphanesi, İstanbul'un Bilinmeyen Hazinesi